Gözlerinin içine bakıldığında fark edilen o derin kuşku, zamanla ilişkideki en büyük çatlağa dönüşür. Söylenen her söz, gerçekten duyulmak istenen mi? Ya da söylenmeyenlerin ardında saklanan bir gerçek mi var? İlişkisel güvensizlik, kısaca bu soruların biriktiği bir düşünce labirenti gibidir.
Birlikte olunan kişinin söylediklerine inanılmadan ya da günlük hayatındaki hareketleri sorgulanmadan huzurlu hissetmek mümkün olmamaya başlar. Küçük detaylar, zaman içinde zihinde birer şüpheye dönüşür. Telefon ekrana dönük bırakıldığında içinde saklanan bir şey olup olmadığı düşünülmeye başlanır. Karşıdaki kişi, artan sorgulamalar karşısında bunalırken, güvensizlik duyan taraf ise kendi içindeki huzursuzluğu bastıramaz hale gelir.
Kaybolan Sözlerin Gölgesinde
Bir ilişkide en çok ihtiyaç duyulan unsur, karşılıklı güvendir. Ancak bazen, sözler gerçekten düyulmak istenen anlama gelmez. İlişkisel güvensizlik, kişinin kendi geçmişinden taşıdığı travmalar, önceki deneyimlerde yaşanan hayal kırıklıkları ya da yetersizlik hissi ile de ortaya çıkabilir.
Böyle bir dürtü, her sözü farklı bir anlamda algılamaya, gerçekte olmayan bir anlam yüklemeye sebep olur. “Bu akşam yorgunum” cümlesi, “Benimle vakit geçirmek istemiyor” şeklinde algılanabilir. “Biraz meşgulüm” ifadesi, “Bir başkasına zaman ayırıyor” şeklinde yorumlanabilir. Düşüncelerin bu yönde evrilmesi, bir süre sonra ilişkide boğulmaya neden olur.

Kırılan Aynalar
Düşünceler çoğu zaman bir aynaya benzer. Karşıdaki kişiyi görmeyi sağlasa da çatlamış bir aynadan bakıldığında her şey bozuk bir şekilde yansır. İlişkisel güvensizlik, böyle bir kırılmış aynanın içinde kaybolmaya benzer.
Yaşanan her tartışma, üstü kapatılan her kırılma, zamanla daha derin bir çatlağa dönüşür. Güven, bir kere sorgulanmaya başladığında yeniden inşa edilmesi kolay olmaz. Bu noktada, karşılıklı anlayış, empati ve en önemlisi açık iletişim devreye girer.
İlişkiye zarar vermeyecek şekilde hissedilen kaygılar dile getirilmeli, bu hislerin neden ortaya çıktığına dair bilinçli bir farkındalık oluşturulmalıdır. Geçmişten gelen korkuların bugünü etkilemesine izin vermemek, ilişkide daha sağlıklı bir bağ kurulmasını sağlar.
Sağlıklı Bir Bağ Kurmak İçin İpuçları
- Açık İletişim Kurmak: Düşüncelerin içe atılması yerine, karşı tarafla net ve yapıcı bir şekilde paylaşılması gerekir.
- Gerçekleri Ayırt Etmek: Geçmişte yaşanan olayların etkisiyle gelecekte de aynı sonuçların olacağına dair kesin yargılardan kaçınmak önemlidir.
- Kendi Değerini Fark Etmek: Güvensizliğin temelinde genellikle kişisel yetersizlik hissi yatar. Bu hissin farkına varılması ve öz-değerin geliştirilmesi ilişkiye de olumlu yansır.
- Geçmişi Serbest Bırakmak: Önceki ilişkilerde ya da çocuklukta yaşanan travmaların, şu anki ilişkiye zarar vermesine engel olunmalıdır.
- Güven Ortamı Yaratmak: Karşı tarafın da aynı şekilde kendini rahat ve güvende hissetmesini sağlamak, sağlıklı bir ilişkinin anahtarıdır.
Bağların daha güçlü ve sağlıklı hale gelmesi, ancak iki tarafın da bu sürece bilinçli bir şekilde dahil olması ile mümkün olur. Güvensizlik hissi, aşılamaz değil, fark edilip çözüm üzerine yoğunlaşıldığında ilişkinin daha sağlıklı bir zemine oturmasına olanak tanır.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.