Kapının önünde bekleyen genç adam, derin bir nefes aldı. İçeriden gelen kahkahalar duvarlara çarpıp yankılanıyordu. Gözleri kapalıydı, zihni onu zorlayan anılarla doluydu. Göz temasından kaçınılan sohbetler, titreyen eller, yutkunamayan bir boğaz… Sosyal fobi her an ensesindeydi. Kendi evinde bile rahat hissetmiyordu. Yabancı biriyle konuşmak yerine sessiz kalmayı tercih ediyordu. Bu, bir seçim değildi. Düşünceleri onu zincirlemiş gibiydi.
İçeri girme fikri bile kalp atışlarını hızlandırıyordu. Kalabalığın arasında kaybolmak istemiyordu. İnsanlar arasında olmak, gözlerin üzerinde hissetmek, cümlelerini düzgün kuramamak gibi durumlar nefes almasını zorlaştırıyordu. Saatlerce aynanın karşısında pratik yaparak hazırlanmıştı. Fakat her kelime zihninde birbirine karışıyordu.
Aynadaki Yabancı
Elinde tuttuğu kahve bardağına odaklandı. Parmaklarının titremesi durmuyordu. Yanında oturan kişi sorular sormaya başlayınca omuzları kasıldı. Cevap vermek gerekiyordu ama kelimeler boğazına düğümlenmişti. Sosyal fobi, insanın kendi kimliğinden bile uzaklaşmasına neden olabiliyordu. Sesini duyurmaya çalıştıkça tıkanıyor, herkesin onun yanlış bir şey söylemesini beklediğini düşünüyordu.

Kendi yansımasına bakmaya cesaret edemiyordu. Yüzünü tanıyamaz hale gelmişti. Dışarıdan normal biri gibi görünüyordu. Fakat zihninin içinde bir fırtına kopuyordu. Bir ortamda uzun süre kalamamak, aniden yükselen kaygı dalgaları, kaçma isteği… İnsanların, bunun bir tercih olmadığını anlamasını istiyordu.
Kalabalığın İçindeki Yalnızlık
Davet edildiği etkinlikte herkes sohbet ediyor, şakalaşıyordu. O ise yalnızca dinleyici konumundaydı. Konuşmak, bir düşünceyi paylaşmak, kendini ifade etmek… Bunlar sadece birer hayaldi. Sosyal fobi yaşayan birinin, bu gibi durumlarla başa çıkmak için verdiği mücadele dışarıdan fark edilmiyordu. Gözlerini kaçırmak, kısa cevaplar vermek, bulunduğu ortamdan uzaklaşmak, hepsi savunma mekanizmasıydı.
İnsanlar “Konuşacak bir şey bulamıyor musun?” diye soruyordu. Sorun kelime bulamamak değildi. Sorun, kelimelerin içinde kaybolmaktı. İç sesin eleştirileri bir sis perdesi gibi her şeyi örtüyordu. Sesinin titremesinden korkuyordu. Yanlış anlaşılmaktan çekiniyordu. İnsanların ona bakmasını istemiyordu.
Görünmeyen Duvarları Aşmak
Odadan çıkıp temiz hava almak istedi. Nefesini düzenlemeye çalışırken etrafına baktı. Kendisi gibi olan başkaları var mıydı? Belki de vardı. Belki de birçok kişi, hissettiklerini anlayabilirdi. Bununla yaşamanın zor olduğunu bilse de küçük adımların bile önemli olduğunu düşündü.
Kendi hikâyesini başkalarına anlatabilecek miydi? Belki bir gün. O gün gelene kadar, kendini keşfetmeye devam etmek zorundaydı. Küçük adımlarla ilerlemeye çalışmak, göz temasını birkaç saniye daha uzun sürdürmek, cesaretini toplayarak bir cümle kurmak… Zor olacağını biliyordu. Fakat her şey, bir yerden başlamakla mümkündü.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.